Hacıbey Özkan
Yeni Dünya Düzeni Öncesi Ayasofya da Cuma Namazı
Hazreti Peygamber (SAV) Medine’ye hicret ederken İslam devletinin yeni başkentine varmadan önce Ranuna vadisinde cuma namazı kılmıştı. Sultan Alparslan Malazgirt önlerinde fetih öncesi ordusuna cuma namazı kıldırarak Anadolu nun kapılarını açmıştı. Fatih sultan Mehmet Han İstanbul’u fethettiğinde “Kılıç hakkım” dediği Ayasofya’yı camiye çevirerek cuma namazını kıldırarak fethini taçlandırmıştı. Aynı şekilde Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından açılan TBMM de bir cuma günü kılınan Cuma namazından sonra kesilen kurbanların ardından açılmıştı.
Tarihimizde takvim başlangıcı Yeni bir yurdun kapısının açılışı çağ açıp çağ kapatmak hep cuma ile başladı. İnancımızla yoğrulan Kadim geleneğimiz de bize cem olup ilahi huzura durmadan büyük adımların atılamayacağını anlatıyor.
Bu gün tüm dünya da etkisini sürdüren şeytan ve avenelerinin bir takım planlarıyla salgın hastalıklarla insanlardaki din algısını ortadan kaldırmayı hedefleyen insanlık tarihi kadar eski olan “hak ile batıl” mücadelesinin yaşandığına yenidünya düzenine geçiş planlarına şahit olmaktayız. Yeryüzünde ilahi olan ne varsa kaldırılıp yerine şeytani olan düşünce ve yaşam biçimleri yerleştirilmektedir. Allahın yeryüzüne indirdiği eski ve yeni bütün ilahi dinler bu yenidünya düzeninden doğrudan etkilenmiştir. İşe mukaddes mekânlardan (Kâbe) tevhidin sembolü (cuma)olan ibadetleri ortadan kaldırarak başlanmaktadır. Görüyoruz ki Dünya genelinde de durum pek farklı değildir.
Bu durumlar karşısında köşesine çekilip olayları inançsız bir kitle gibi seyretmek acınacak bir durum olsa gerek. Salgın hastalık vardır tedbirler alınmalıdır ama bize bu toprakları yurt kılarken Anadolu’nun kapısının anahtarı olan cuma namazlarından vazgeçmeyerek mücadelede var olduğumuzu göstermekte geri kalmamalıyız. Salgın sürecinde cumasız geçirdiğimiz kara günleri artık aydınlatmalıyız. Salgına karşı tedbirimizi alalım ama bu mukaddesatımızın temel direği olan cumaları terk etmeyerek olsun. Açık alanlarda cumalar kılınsın dediğimizde ya salgın toplu ibadetler yüzünden çoğalırsa diyenlerin endişesi kadar inancımızın gereğinden kopma mahrum kalma endişesi hâkim olmalı değil miydi? Toplu ibadetlerin yeryüzünden kaldırıldığı cumaların yasaklandığı günden bu yana iblisin aveneleri hedeflerine doğru giderken sevinç naraları atarken Rahman’ın adamları olarak taviz vermek zorumuza gitmiyor mu?
Açık alanlarda fiziki mesafe ayarlanarak gereken tedbirleri alarak yeryüzünü bize mescit gökyüzünü müminlere kubbe kılan Allaha yönelemiyorsak acınacak durumda değil miyiz? Hak ile batılın mücadelesinde ne önemimiz kaldı hiç düşünüyor muyuz? Yoksa sineye çekilecek bir sessizlik olarak görmeye devam mı edeceğiz?
Yenidünya düzeninde sağlam bir şekilde yeniden diriliş ateşini yakmak istiyorsak ecdadımızın yaptığı gibi yapmalıyız. Aylardır toplu kılınan namazlara hasret kalmış vicdanları toplu ibadetlere susamış bir milleti ancak kadim geleneğin metodu serinletecektir. Toplu halde kılınan cuma ve bayram namazlarına açık alanlarda bir an önce başlarken 29 Mayısta Ayasofya’yı Müslümanlar için ibadete açarak başlayalım. Kapalı hiçbir mihrap kalmasın. Ayasofya’nın minberinden ilahi dinlerin sonuncusunun İslam olduğunu Cuma namazını kılarak gösterelim. Her hafta farklı bir camide sembolik olarak kılınan cuma namazı 29 Mayısta Ayasofya mihrabından kılınan cuma namazıyla tüm ülkede gerekli tedbirler alınarak açık alanlarda kılarak Cumaları kalıcı hale getirelim. Aylardır kılamadığımız cumalardan sonra Ayasofya’da kalınacak Cumanın ardından ümmetçe milletçe Bayram edelim. Salgın sonrası hiçbir şey eskisi gibi olmayacaksa yeni Dünya düzeni içerisinde küresel güçlere karşı manifestomuz olsun. Müslümanlar olarak üzerimizdeki bu ezikliği yeni bir başlangıçla aşalım. Son günlerde minarelerden edilen dualarımıza bir âmin mahiyetinde bunu yapalım. Salgın aylar yıllar sürerse biz toplum olarak bir arada ibadet etmeyecek cuma namazı kılmayacak mıyız? Manevi olarak geçirdiğimiz bu buhranlı günlerin arkasından kapalı kalan Ayasofya’yı tekrar ibadete açarak serinleyelim. Tüm beşeri ve şeytani planlarla birlikte gelen kaos ve kargaşayı göklerden gelen kararı uygulayarak aslımızı gösterelim.
Salgınla birlikte ülkede normal halde yaşamaya alışmak zorundayız. Toplumda fiziki mesafe ve yakın temas konusu artık iyice anlaşıldı. Biz kucaklaşın destekte bu tehdit olduğu sürece insanlar kucaklaşmaz. Herkes işin farkına vardı ama yine de tedbir elden bırakılmamalı.
Virüs tehdidi ülkemizden elbette çekip gidecektir korkuyoruz ki beraberinde giderken cemaatle kılınan ibadetlerin gerekli olduğu düşüncesini de götürecektir. İşte asıl virüs inanca girmiş olacaktır ki bunun telafisi mümkün olmayacaktır.
Hacıbey Özkan
- Diyanet(li)isen Beklenensin
- Vefası Kur’an Olanın Vefalısı Kur’an Olur
- Tam Bağımsız Olma Yolunda İlerlerken…
- Yeni Dünya Düzeni Öncesi Ayasofya da Cuma Namazı
- Gelişim Yolculuğumuza Devam Ediyoruz
- Manada Kaybolan İnsan
- Teşkilatın Motivasyonunu Artıran Hususlar 1
- Abdesti Gerekli Kılan Tek Meslek…
- EY HATİBİM
- Yaşamak Dururken
- İşte şimdi gayretullaha dokundu
- Ayasofya İbadete Açılacağı Günü Bekliyor
- İş Veren (Amirler) Neden Sendika İstemez?
- Özetle...
- Merkezi Ezan ve Vaaz
- Sendikal Çalışmalarımız Emeğe Saygı Merkezlidir
- Sendikal Hayatın Kazanımları
- Şimdi Bal Yapma Zamanı