Nazif Kocaçoban
nazifkocacoban@diyanetsen.org.tr
Medeniyet Mirasımızın Temsilcisi Olarak Diyanet-Sen
"Fedakârlıklarımızın ham maddesi ideallerimizdir." Bu söz, Diyanet-Sen'in sadece bir sendika olmanın ötesinde, bir medeniyet tasavvurunun ve bir hak, emek, özgürlük mücadelesinin vücut bulmuş hali olduğunun en net ifadesidir.
Pek çok kurum gibi sendikalar da kuruldukları coğrafyanın sosyal, ekonomik ve tarihsel gerçekliklerine göre şekillenir. Bizim varlık kazanmamız ve tarih sahnesinde yerimizi almamız, Batı'daki sendikal hareketlerden farklı, bu toprakların kendine özgü değerleri ve dinamikleri tarafından belirlenmiştir. Biz kendimizi, en başından beri, sadece hak ve adaletin değil, aynı zamanda medeniyet mirasımızın da temsilcisi olarak tanımladık. Çünkü biliyorduk ki, medeniyet değerleri ve inançlar, onları savunacak ve yayacak kimse olmadığında cansız bir yığın hâline gelir.
Hak Verilmez, Alınır
Kuruluşumuzun zorlu aşamalarında, Rahmetli Genel Başkanımız Ahmet Yıldız ve bir grup münevver din görevlisi, o dönemin tüm zorluklarıyla mücadele etti. Tüm kamu görevlilerine tanınan sendika kurma hakkının din görevlilerine verilmek istenmediği o zorlu günlerde, "Hak verilmez alınır" şiarıyla hareket ettiler. Büyük mücadeleler sonucunda, 18 Ağustos 1998'de bu hakkı elde ederek, Diyanet-Sen'in destansı kuruluşunu gerçekleştirdiler.
Diyanet-Sen, bu bakımdan, haksız, hukuksuz, çağ dışı yönetim ve paylaşım pratiklerinin "kader" gibi gösterilmesine karşı verilen bir isyanın adıdır. Aynı zamanda, bir medeniyet tasavvurunun ve tahayyülünün kendi öznesiyle buluşmasının adıdır.
Sendikal şahsiyetimizi biçimlendiren medeniyet değerlerimiz, emek, hak ve adalete yüklediğimiz anlamlar, bizim pazarlık edilemez ve bütün zamanları kuşatan değerlerimizdir. Eğer biz bunları savunmaya devam edeceksek, her bakımdan rekabet üstü bir konumda olmalıyız. Bu da ancak, fikri açıdan kendimizi yenileme çabamızı hız kesmeden sürdürmemizle mümkündür.
Aksi hâlde, meydan okuyan ve cevap verebilen, insanlığa seslenebilecek birikim ve donanıma sahip; bütün mazlumlara el uzatabilecek bir sendika inşa etme hedefimiz, içi boş bir hayal olmaktan öteye gidemez.
Küresel Köy ve Kapitalizmin Vahşeti
Bugünün dünyasına "küresel köy" gibi masum bir yakıştırma yapanlar, bu benzetmenin, dünyanın aslında küresel bir yağma için kolay bir hedef hâline geldiği gerçeğini çoğu zaman gizlediler. Düşünür Walter Benjamin'in, "Kapitalizm, en vahşi, en amansız ve en akıl dışı dindir" tespiti, içinde bulunduğumuz dünyanın çarpık değerler hiyerarşisini acı bir şekilde resmetmektedir. Biz, bu vahşi düzene karşı bir vicdan ve adalet sesi olmaya devam edeceğiz.
1998’de bir oda, bir masa ve beş çekmeceden ibaret genel merkezimizden, bugün şubelerimizin hizmet araçlarına ve birden fazla kattan oluşan hizmet binalarına ulaştık. Memur-Sen Konfederasyonumuzdaki yeni hizmet binamıza taşınmamız ve yakında mülkiyetini de alacak olmamız, kat ettiğimiz mesafenin ve gücümüzün somut bir göstergesidir.
Yolculuğumuz, üyelerimizin ekonomik, sosyal haklarını geliştirme, özgürlük alanlarını genişletme, ülkemizin bağımsız kimliğini güçlendirme ve demokratik hüviyetine vesayet gölgesi düşürmek isteyenlere fırsat vermeme kararlılığıyla sürecektir.
Diyanet-Sen, mazlum ve mağdurların sesi, kamunun ve kamuoyunun vicdanını temsil etme misyonuyla, yeni ufuklardan yeni umutlara kararlılıkla yürüyecektir.


