Ali Yıldız
İslam Düşmanlığı İslamofobi
İslamofobi, kelime anlamı olarak İslam korkusu demektir. İslam dinine ya da Müslümanlara karşı duyulan nefret, ayrımcılık, düşmanlık ve kin besleme anlamına gelir.
İslam düşmanlığı ile İslamofobi kavramları eş anlamlı, geçişken olarak kullanılmaktadır. Ancak bu iki kavramın tekabül ettiği olgular birbirinden ayrıdır.
İslamofobi; tutum, kanaat ve davranışlarda görünür hâle gelen daha “güncel” bir olgu iken İslam düşmanlığı tarihsel, kültürel kökenleri olan basmakalıp yargılara dayanan köklü ve sistemli bir olgudur.
Amerika ve Batı’da etkin olan İslam düşmanlığı sadece 11 Eylül sonrası ortaya çıkan bir olay değildir. Bu düşmanlığın öncesine dair tarihte bol miktarda örnek mevcuttur.
İslam’ın ve Müslümanların Hıristiyanlar için yeni bir dinî-siyasî düşman hâline gelmesi; Orta Doğu, Afrika ve Batı’nın büyük kısmının İslam hâkimiyeti altına girmesiyle söz konusu olmuştur.
11 Eylül’den sonra İslamofobi sistematik bir salgın hâlini almıştır. Dünya ölçeğinde teröristlerle ilgili takıntı, Müslümanlara karşı sebepsiz bir korkuya dönüşmüştür. Çıkar grupları tarafından mali olarak desteklenen ve kontrol edilen küreselleşmiş kitle medyası, İslamofobiyi islam dünyasındaki çatışmalardan yararlanarak beslemektedir.
Kitle iletişim medyası, sosyal medya İslamofobik yaklaşım ve tavırları “ifade özgürlüğü” adı altında etkin bir şekilde meşrulaştırmaktadır.
İslam’ı siyasi, militan diye yaftalama çabası gösteren medya; eylemlerin siyasi, ekonomik ve askeri sebeplerini vurgulamak yerine Müslümanların bir şekilde dâhil olduğu bütün olayları dinî amaçlarla gerçekleştirilmiş olaylar olarak resmetmektedir.
Günümüz medyasında İslam coğrafyasındaki bireyler ve devletler, özellikle terörizm, uluslararası çatışma ve insan hakları ihlali gibi temel sorunlarla ilişkilendirilerek gündeme getirilmektedir.
Bu yapının en yaygın olarak görüldüğü medya türleri; haberler, filmler ve televizyon dizileridir.
Özellikle dizilerde, reyting için abartılı karakterlerin yer alması, aşırı davranışlarda bulunulması ve konuların manipülasyonu kaçınılmazdır. İzleyicileri etkileme ve anlam haritalarını oluşturma noktasında oldukça mahir olan diziler, İslamofobik yaklaşımın derin izlerini taşımaktadırlar.
Ülkemizde de yayınlanan birçok dizide son zamanlarda fiziksel şiddetin yanı sıra İslam algısı bağlamında nefret, tehdit, korku ve intikam gibi şiddet unsurlarına yer verilmektedir. Bu dizilerin yansıtmaları ile İslam’la şiddet olayları arasında kurulmaya çalışılan bağın daha da güçlenmesine sebep olmaktadır.
İslamofobi ABD ve batı medyasının dünyaya uyguladığı tahakkümün önemli bir parçasıdır. Medya sayesinde İslamofobinin hayat bulması ve yaşamını sürdürmesi kuvvetle muhtemel olmuştur.
İslamofobinin gündemde kalmasını sağlayan ve her an besleyen diziler, derin ve dolaylı bir anlatımla medyanın ve siyasetin stratejik bir ajansı konumundadır.
İnsan hakları ve inanç özgürlüğü açısından bakıldığında dâhi büyük bir hak ihlali olan İslamofobi ve İslam karşıtı ırkçılık; akıl dışı gerekçelerle sürekli canlı tutulmaya, yaşatılmaya çalışılmaktadır. Müslümanların bu iki fitneye karşı uyanık olması şarttır.
Tüm bunlara karşı mücadele etmek sadece Müslümanların değil, dünya barışını savunan vicdanlı tüm birey ve kurumların asli görevidir.