Hasan Urhan
Diyanet ve Vakıf Görevlilerinin Güvencesiyiz
Teknoloji alanındaki gelişmeler son yıllarda hızlı bir ivme ile insanlık tarihi boyunca yapılan tüm buluş ve gelişmeleri geride bırakırken insanın insana yaptığı zülüm de de görülmemiş vahşi katliamlara tanıklık ediyoruz.
Yıllardır devam eden ve 7 Ekim’den bu yana şiddetlenerek artan İsrail saldırıları sonucu en az 15 bin çocuk, 10 bin kadın olmak üzere 35 binin üzerinde Filistinli öldürüldü, 80 bin civarında kişi yaralandı. Enkaz altında halen binlerce ölü var ve her geçen gün toplu mezarlarla karşılaşılıyor. Halkın sığındığı hastane ve eğitim kurumları hedef alınarak sivil altyapı da tahrip ediliyor. 21. Yüzyılda dünyanın gözü önünde tüm Filistin halkına soykırım uygulanıyor. Devletler bu katliamı gizli yada açıktan desteklerken vicdan sahibi toplumlar protestolarla katliamın durması için protestolarını gün geçtikçe artırıyor. Bir çok dünya devletinin gizli açık desteğine karşı duyarlı halklar insanlığın ölmediğini haykırmak için meydanlara akın ediyor. Üniversite öğrencileri kampüslerde çadırlar kurup bu vahşi katliamın durması için çadırlarını terk etmiyor. Katliamı durdurması gereken asıl kurumlar ise üç maymunu oynuyor.
Zor zamanda mücadele de zor oluyor. Konuşmak, dinlemek, sormak, sorumlu olmak, cevap bulmak, çözüm, çıkış göstermek, var olmak, yürümek, yol bulmak, yol açmak kolay olmuyor. Ancak zalimin zulmüne karşı sessiz kalmak da zulme rızadır.
Ülke olarak 7 Ekim saldırılarının başlaması ile birlikte Filistinli kardeşlerimizin yanında olduğumuzu her fırsatta dile getirdik. Memur-Sen olarak meydanlardan hep Filistinli kardeşlerimizin haklı davasının yanında olduğumuzu ve bu vahşi soykırımın biran önce son bulması için haykırdık. Bu zulüm son bulana kadar da haykırmaya devam edeceğiz.
Gerek meydanlarda gerekse düzenlediğimiz her toplantıda Filistin, Gazze öncelikli gündemimiz oldu, olmaya da devam edecek. Ta ki bu savaş son bulup Başkenti Kudüs olan Bağımsız Filistin Devleti tanınıncaya kadar…
Bunun yanında dünyada yaşanan ekonomik kriz, sonuçları itibarıyla sadece ülkemizde değil dünyanın tamamında yüksek enflasyon, talepte daralmalar, ekonomide sarsılmalar, fiyatlarda yükselişler olarak yaşantımıza yansıdı.
Bu enflasyonist ortamda kamu görevlilerine yapılabilecek en güzel zam enflasyonun düşürülmesi ve fiyatların sabitlenmesidir diyoruz. Sendikal zeminde haksız ve kasıtlı olarak icra edilen algı ve karalama kampanyaları, sistematik zihin bulandırma faaliyetleri yoluyla Memur-Sen’imiz ve üyelerimiz üzerinden mühendislik çalışmaları yapıldığını müşahede ettik. Hiçbiri tam anlamıyla tutmadı ve özlük, mali ve sosyal haklar noktasında pek çok kazanım elde ederek kamu çalışanlarının haklı desteğine ve teveccühüne mazhariyetimiz güçlü bir şekilde devam etmektedir.
Bugün bulunduğumuz yer, büyük fedakârlıkların, inançla yola koyulmanın, sabır ve sebatla adım adım yol almanın neticesidir. Hem ülkemizin demokratik standardını yükseltmek hem de kamu görevlilerinin, Diyanet ve Vakıf çalışanlarının sorunlarını çözmek, alım gücünü yükseltmek, saygın iş ortamlarında saygın bir ücret almak için mücadele ediyoruz. Sendika olarak, Diyanet ve Vakıf görevlileri için ter döküyor, sorunlarını gündeme taşıyor, çözümler üretiyoruz. Yetkili olduğumuzdan bu yana önemli kazanımlara imza attık, birçok sorunun çözüme kavuşturulmasını sağladık. Var olan sorunları da yine biz çözeceğiz.
Nisan ayı Kurum İdari Kurulu toplantılarımızı gerçekleştirdik. Mutabakat sağlandıktan sonra kazanıma dönüşen maddeleri sizlerle paylaşacağız.
1 Mayıs’ta Memur-Sen ve bağlı sendikalar olarak emek ve emekçilerin hakları için Samsun’da meydanlardan haykırdık.
Mayıs ayı sizlerin de malumu olduğu üzere sendika üye sayılarının mutabakat altına alındığı aydır. 20 yıldır Diyanet ve Vakıf görevlilerinin haklarını her platformda savunan Diyanet-Sen bu yıl da 21. kez hizmet kolumuzdaki bütün sendikaların üye sayılarına dahi büyük fark atarak Allah’ın izni ile yine yetkiyi alacağımıza inancım tamdır.
Bu mutabakat, temsilde yetkinin, sendikacılıkta etkinin olduğu kadar, kararlı bir istikrarın, istikrarlı bir kararlılığın da belgesidir. Zirvede olmak, hak ve hukuku savunmak kadar bu mücadelede kararlı, sürekli, istikrarlı olmak da önemlidir.
25 yılı aşkın bir süredir kuruluş ilkelerimizden ve ruhundan taviz vermeden yolumuza devam ediyoruz.. Bizi bu seviyeye getiren değerler, yine bizi bundan sonraki menzillere de taşıyacak ilke ve yöntemlerdir.
Diyanet-Sen, samimiyeti, eğitime ve bilgiye dayalı sendikacılık anlayışı ile hem Diyanet ve Vakıf görevlilerinin haklarının savunulmasında hem millî, manevi değerlerin savunulmasında bir adresi temsil etmektedir. Bu itibarla sahip olduğumuz temsil yetkisi ve birikimle Diyanet ve Vakıf görevlilerinin güvencesi, hak ve özgürlük mücadelesinin adresi olarak Türkiye’nin değeri ve teminatıyız.