Sendikal Dayanışmanın Gücü: Diyanet-Sen'in Perspektifi

Sendikal örgütlenme ve sendikalar toplumsal örgütlülüğün ve demokratik oluşumun vazgeçilmez, temel taşlarından bir tanesidir.

Sendikal çalışmalar, emek ve özveri isteyen uzun soluklu bir yolculuktur. Zamanınızı sizi koşulsuz sevenlere harcayın ifadesi, sendika çatısı altında aktif ve özverili bireylerle çalışmanın değerini en iyi şekilde ifade eder. Diyanet-Sen, din görevlilerinin haklarını savunma noktasında yalnızca mevsimlik bir aktör değil, yıl boyunca kararlılıkla faaliyet gösteren, istikrarlı bir sendikadır. Yatanlar ile yapanları ayırmak, sendikal mücadelede verimliliği artırır ve hedeflere daha hızlı ulaşılmasını sağlar. Sendikal dayanışma, yalnızca uygun koşullarda değil, her zaman ve her şartta emek verenlerin omuzlarında yükselir. Bu bilinçle hareket eden bir sendikanın geleceği daima güçlü olacaktır. Diyanet-Sen, yılın her döneminde, yalnızca bir hedefe ulaşmayı değil, tüm üyelerini temsil eden bir güç birliği oluşturmayı amaçlar.

Bu bağlamda, yatanlar ile yapanları ayırmak ifadesi, ismen sendikaya bağlı olanlar ile gerçekten aktif olarak katkı sağlayanlar arasındaki farkı ortaya koyar. Çalışmalara katılmayanların, emek verenlerin çabalarını gölgelememesi, birlik ve dayanışma ruhunun korunması açısından kritik önemdedir.

Sendikal dayanışmanın temelini oluşturan aktif ve adanmış bireyler, şartlar ne olursa olsun hak savunuculuğunu sürdüren kişilerdir. Sendika, yalnızca kolay zamanlarda değil, en zorlu anlarda dahi çalışanlarına güven veren bir güç kaynağı olmalıdır. Bu yaklaşım, sendikayı üyeleri için sadece bir temsil aracı değil, aynı zamanda bir güven ve mücadele platformu haline getirir. Genel Başkanımız da her zamanki gibi bu anlayış doğrultusunda gerekenleri açık ve net bir şekilde ifade etmişlerdir.

Sendikal yolculuğa çıktığımızdan beri Diyanet-Sen’in varlığını imkâna dönüştüren insan ve medeniyet değerlerine dayanarak ilkeli sendikacılık yapma tarzımızdır. İlk aşamada seçtiğimiz yol, hakkımızı, insaniyet ve medeniyet değerlerine saygı ilkesiyle konuşarak, anlaşarak aramaktır. Ülkemize ve insanımıza duyduğumuz bu iyi niyet ve güven temel ahlaki tutum ve prensibimiz olmuştur. Bize teveccüh eden üyelerimizin, gönül bağı olan insanımızın değer, hak ve menfaatlerini, saygınlığını, erdemini bihakkın temsil etme sorumluluğumuzu hiçbir zaman ihmal etmedik. Bizi var kılan, bize güç veren, sürekli ve istikrarlı büyüten asıl sebep, özelde Diyanet ve vakıf çalışanlarının genelde milletimizin irade ve talepleri doğrultusunda bir tavır ve tutum içinde olmamızdır. Bu tutumumuzla hak ve özgürlük mücadelesinin adresi, kazanımların merkezi; ülkemizin ve milletimizin sivil dayanağı, demokrasi ve millî iradenin teminatı olduk. Kamu görevlileri arasında yüzdelik oranda ülkemizin en teşkilatlı sendikası olmanın onurunu yaşadık.

Diyanet ve vakıf çalışanlarının haklarını savunmaya, hukukunu korumaya, alternatif çözümlerimizle din hizmetinin verimliliğini artırmak için çaba göstermeye devam edeceğiz. Her türlü zulme ve haksızlığa karşı mücadele etmeyi, dünyanın neresinde olursa olsun mazlumdan ve adaletten yana tavır koymayı, ilkeli duruşumuzdan taviz vermeden sürdüreceğiz. 

Gücümüz, haklılığımıza, haklılığımız ise savunduğumuz değerlere dayanmaktadır. Haklılığımızdan ve değerlerimizden aldığımız güçle, dün olduğu gibi, yarın da emeğin değerini bulması ve çalışma hayatının sorunlarının çözümü için azmimizi daha da artıracağız. 

Diyanet-Sen, her daim üyelerinin haklarını ve sorunlarını merkeze alan bir sendika olarak, hakkaniyet, basiret ve vicdanla yol almaya devam edecektir. Mevsimlik sendikacılık anlayışıyla yapılan eleştiriler karşısında, verilebilecek en güzel cevap, saflarımıza yeni üyelerin katılımıdır. Yüce Mevlâ’mız hepimize doğruluk gösteren bir kalp, hakikati idrak eden bir anlayış nasip etsin.