Genel Haberler

Tevhid Mesajını Doğru Anlamak
Peygamber Efendimizi tanıtmak ve anlatmak, onun güzel ve örnek ahlakını temsil etmek amacıyla düzenlenen Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri bu yıl da 14-20 Nisan 2016 tarihleri arasında bütün yurtta ve vatandaşlarımızın bulunduğu bazı ülkelerde çeşitli etkinliklerle kutlanmaktadır.
Bu yıl Hz. Peygamber, Tevhid ve Vahdet" teması ile düzenlenen ve "İnsanlığı yüceltmek, insanlığı diriltmek ve insanlığı yaşatmak için gelin birlik olalım" çağrısı etrafında şekillenen kutlamaların Yüce Nebi’nin tevhid mesajını anlamamıza ve tevhid çizgisinde yaşamamıza vesile olmasını temenni ediyoruz.
İlk peygamber Hz. Adem’den son peygamber Hz. Muhammed Mustafa (SAV)’e kadar bütün peygamberlerin insanlara getirdiği mesaj tevhid mesajıdır. Hepsi aynı dini tevhid dinini insanlığa getirmiş hepsi bir olan Allah’a inanmaya davet etmiştir. Çünkü Allah’ın dininin ortak adı İslamdır. İnsanları esenliğe selama birlik ve tevhide davettir.
Tevhid, İslam’ın en temel ilkesi, Kur’an ve Sünnetin ruhu, bütün peygamberlerin gönderiliş gayesidir. İslam’ın tevhid dini oluşu, onu diğer din ve inançlardan ayıran en bariz vasfıdır. Tevhid ilkesinden üç temel esas ortaya çıkar: Selam, eman ve vahdet yani barış, güven ve birlik. İslam-selâm ilişkisi, iman-eman ilişkisi ve tevhid-vahdet ilişkisi doğru kurulamadan bir toplumun İslam toplumu olması mümkün değildir.
İslam, öncelikle insanların zihin ve gönül dünyalarına Allah’ın birliği ve eşsizliği inancını yerleştirerek, şirk başta olmak üzere onları bölünmüşlük ve parçalanmışlığa sevk eden ve saptıran her türlü yanlış inanç, düşünce ve ideolojiden arındırır. Tevhid inancı, insanların kalplerine ve akıllarına sadece Allah’ın birliği ve eşsizliği inanç ve düşüncesini yerleştirmekle kalmaz, aynı zamanda kâinatın tüm farklılık ve çeşitliliğine rağmen mükemmel bir uyum içinde bir ve bütün olarak nasıl var edildiğine ve işleyişine dikkatleri çeker. Dolayısıyla tevhid inancı, en az birlik kavramı kadar çokluk ve farklılık kavramlarını da esas almayı gerektirir. Bu anlayış, irfan geleneğimizde “kesrette vahdet, vahdette kesret” şeklinde ifadesini bulmuştur. Tevhid, sadece bir inanç ve düşünce sistemi değil, aynı zamanda bir hayat tarzı ve yaşama biçimidir. Tevhid inancının toplumsal hayattaki karşılığı vahdettir. Vahdet şuurunu toplumsal hayatta gerçekleştirmenin yolu da sosyal adalet ve ahlâk bilincinin fertlere yerleşmesinden geçmektedir.
Vahdet; kardeşlik, dostluk, sevgi, yardımlaşma ve dayanışmadır. Birlikte yaşama, paylaşma, ortak değerlere sahip olma ve ortak ideallere yönelmedir. Tevhidin sancağı altında toplanma, Allah’ın dini yolunda her türlü dünyevi menfaati bir kenara bırakmadır. İslam dünyasında yaşanan acıları ortak, dertleri ortak ve duaları ortak kılmaktır. Müslüman kanının dökülmesini önlemekten daha değerli bir stratejinin, Müslümanların parçalara ayrılmasını engellemekten daha önemli bir siyasetin olmadığını bilmektir. İslam ümmetinin inşa ettiği mümtaz medeniyetlerin, bu medeniyetlerin ortaya koyduğu büyük tecrübelerin farkında olmaktır. Unutulmamalıdır ki yeryüzündeki bütün muhtaçlara, bütün mazlumlara, bütün insanlığa huzur ve saadet getirecek yegâne nizam İslam’dadır, imandadır, İslam’ın tevhid ve vahdet anlayışındadır. Ancak bunun için bizzat Müslümanların tevhid ve vahdeti iyi ve doğru bir şekilde kavraması gerekmektedir. Şüphesiz ki Allah’ın dini iki kelime, kelime-i tevhid ve vahdet-i kelime yani Allah’ın birliği ve ümmetin birliği üzerine kurulmuştur. Müslümanların bugün küfrün karşısında tek ses, hainin karşısında tek yürek, zalimin karşısında yekvücut olabilmesi, her şeyden önce mezhebini, meşrebini, ırkını, dilini, coğrafyasını ve ideolojisini değil, İslam’ın tevhid ve vahdet anlayışını esas almasıyla mümkün olabilecektir. Birliğe, dirliğe ve huzura giden yol da; dostu düşmanı tanımanın yolu da; emperyalistleri değil, ümmetin yüzünü güldürmenin yolu da buradan geçmektedir.
Müslümanların vahdetini, uhuvvetini ve maslahatını ön planda tutmak ve bu uğurda her türlü riski alarak hakkı, hakikati, adaleti ve ahlakı savunmak İslam dünyasındaki bütün âlimlerin, münevverlerin ve entelektüellerin en başta gelen vazifesidir.
Kutlu Doğum Haftası’nın başta ülkemiz olmak üzere bütün Müslümanların vahdetine, birliğine, dirliğine ve huzuruna vesile olmasını, insanlığın merhamet dini İslam’ doğru şekilde anlamasına ve yaşamasına vesile olmasını Yüce Rabbimizden niyaz ederiz.
Genel Haberler
- Sınav Varsa Diyanet-Sen Var!
- Diyanet-Sen 2. Teşkilat Eğitim Toplantılarının Sonuncusu Mardin’de Gerçekleştirildi
- Ramazan Bayramımız Mübarek Olsun
- Kadir Gecemiz Mübarek Olsun
- Çanakkale Zaferi Büyük Bir Destandır
- 65.238 İmza ile Maaş Anlaşma Mağduriyetine Dur Diyoruz
- Diyanet-Sen’den Diyanet İşleri Başkanlığı Maaş Ödeme Anlaşmaları Sorunlar ve Çözüm Önerileri Odak Analiz Kitabı
- Korkma Sönmez Bu Şafaklarda Yüzen Al Sancak!...
- Dünya Kadınlar Günü “Güçlü Aile ve Güçlü Toplum” Mücadelesine İvme Kazandırmalıdır
- Genel Başkan Ali Yıldız Konya Şube’nin İftar Programına Katıldı
- Diyanet İşleri Başkanlığımız Kuruluşunun 101. Yılında Hizmetlerine Devam Ediyor
- Hoş Geldin İyilik Ayı Ramazan
- Diyanet-Sen’den Aile Yılı Eylem Planı
- 28 Şubat Mağduriyetlerinin Giderilmesi İçin Komisyon Oluşturulmalıdır
- Teşkilat Bölge Eğitim Toplantılarının Beşincisi Trabzon’da Gerçekleştirildi
- Teşkilat Bölge Eğitim Toplantılarının Dördüncüsü Nevşehir’de Gerçekleştirildi
- Teşkilat Bölge Eğitim Toplantılarının Üçüncüsü İzmir’de Gerçekleştirildi
- Ayrıcalıkların Dünyası: Memur-Sen Avantaj
- Diyanet-Sen’in Kurucularından Remzi Sarıoğlu’nu Rahmetle Anıyoruz
- Diyanet-Sen’den AK Parti Sivil Toplum ve Halkla İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Belgin Uygur’a Ziyaret
- Af ve Mağfiret Gecesi Berat Kandiliniz Mübarek Olsun
- Genel Başkan Yıldız, BBP Genel Başkanı Destici’yi Ziyaret Etti
- Teşkilat Bölge Eğitim Toplantılarının İkincisi Ankara'da Gerçekleştirildi
- Seçmeli Kur’an ve Siyer-i Nebi Dersleri Ehil Kişilerce Verilmelidir
- Genel Başkan Yıldız, Gazze Satılık Değildir