Sizden Gelenler
Diyanet-Sen'in "Yıldız' ıydı
Ahmet YILDIZ’ın ölümünün sene-i devriyesidir bu gün. Onu rahmetle anıyoruz. Ruhu şad, mekanı Cennet olsun. Diyanet-Sen’in genel başkanıydı. Başarılı bir din adamıydı. Aynı zamanda hukukçu olması da başarısına katkı sağlamıştı. Din görevlilerinin sendikalaşmasında çok emeği oldu. Gece gündüz demeden koşturdu ülkenin her köşesine. Sendikanın kanunlaşmasında Türkiye Büyük Millet Meclisinde gurubu bulunan ve bulunmayan siyasi partilerin genel başkan ve diğer temsilcileriyle görüşmeler yaptı arkadaşlarıyla birlikte. Hükümet üyelerini ve ilgili bürokratları sürekli takip etti. Onlarla sendikal haklar konusunda görüşmeler yaptı. Genelde din görevlilerinin sendikalaşmasında, özelde genel başkanı olduğu Diyanet-Sen’in etkin ve başarılı olmasında çok gayreti ve katkısı oldu. Başarılı oldu ki bu gün kendisini yazıyor ve konuşuyoruz. Hizmet ve sendikal çalışmalarıyla ilgili olarak bir belgesel yapılmasını da şahsen öneriyorum. Diyanet-Sen’le sembolleşen bir genel başkan oldu ve böylece tarihe not düşüldü.
Ahmet YILDIZ; samimi, ihlaslı, mütevazi, çalışkan, işini bilen ve iddialı bir dostumuzdu. Kendisini Diyanet-Sen’in genel başkanlığı döneminde tanıdım. Aynı günde birkaç vilayete giderek sendikal çalışmalar yaptığını duymuştum. Bu koşturmaya ve hizmet heyecanına insan fizyolojisinin fazla dayanamayacağını kendisine bir sohbetimizde söylemiştim. “İnsan, hizmetiyle ve geride bırakacağı izi kadar insandır” anlamına gelecek ifadeler kullanmıştı bana. Ben kendisini çok sevmiştim. Ankara’ya gittiğim her defasında kendisine uğrar hasbi-hal ederdik. Ölümünden birkaç ay önce yine bir vesile Ankara’ya gittiğimde Diyanet-Sen genel merkezine uğradım. Henüz gelmemişti. Telefonla kendisini arayıp selamlaşmak istedim. Telefon konuşmamızdan edindiğim izlenime göre rahatsızdı ama bunu hissettirmeden, “genel merkezden ayrılma, geliyorum, birlikte bir yemek yiyelim” demişti. Fazla zamanım olmamasına rağmen bekledim ve kısa bir süre sonra geldi. Kucaklaştık, sohbet ettik. Rahatsızlığında bahsetmişti biraz. Sağlık ve afiyetler dilemiştim kendisine. Sağlığı ve hizmetleri için dua etmemizi istemişti. 6-7 yıllık bir tanışıklığımız vardı ama sevmiştik birbirimizi. Son dönemin moda tabiriyle “elektrik almıştık” birbirimizden. Gayret ve heyecanı kendisini sevdirmişti bana. Diyanet-Sen genel merkezinde birlikte öğle yemeği yemiştik. Bu son görüşmemiz oldu kendisiyle. Sendikal çalışmaları esnasında zaman zaman arardı ve dışarıdan sendikal faaliyetlerin nasıl göründüğünü sorar, eksikliklerin neler olduğunu öğrenmeye çalışır ve böylece bir politika belirleyerek hatasız ve kusursuz bir sendikacılık yapmaya özen gösterirdi. “Genç yaşta gitti, hayatını yaşayamadı” gibi ifadeleri kullanmanın doğru olmadığını bir ilahiyatçı olarak elbette ki biliyorum. Ölümün Allah (c.c.)’ın iradesinde olan, insanın kendi gücünün ve hesabının dışında geliştiğini elbette ki biliyorum. Ömrün uzayıp kısalmayacağını, zamanı geldiğinde Azrail’in hiç tolerans göstermeden insan canını alacağını elbette ki biliyorum. Tüm bunları bilmeme rağmen Ahmet YILDIZ’ın ölümünün içimi çok acıttığını söylüyorum.
Hz. Nuh (a.s.)’ın rivayetler farklı da olsa bin yılın üzerinde yaşadığı konusunda neredeyse herkes ittifak halindedir. Zira Kur’an dokuz yüz elli yılından bahsediyor. Bu Kur’ani bilgiye bağlı olarak yapılan yorumlara göre bin üç yüz elli yıl yaşadığını söyleyen ve yazanlar var. Ölümü öncesi kendisine “bu kadar ömür sürdün ne anladın, nasıl geçti ?” diye sorulan bir soruya, “Dünya iki kapılı bir handır. Bir kapıdan girdim, biraz dinlendikten sonra öbür kapıdan çıktım” diye cevap verdiği günümüze kadar gelen bilgiler arasında yer almıştır. Bin üç yüz elli yıl da bitmiştir. Hem de kısa bir dinlenme vakti sanılacağı kadar bir hisle. Peygamberimiz de bir hadis-i şerifinde bu anlayışı teyit edecek şekilde, “dünya hayatı bir yolcunun yolculuğu devam ederken bir ağacın altında gölgelenmesi kadardır” diye buyurmuştur. Ahmet YILDIZ da dünya ağacının gölgesinde kısa bir gölgelenme yaptı ve yolculuğuna devam etti. Rabbına kavuştu. İnanıyorum ki çok da güzel kavuştu. Kendisine Rabıbının katında bir yer buldu. Peygamberi Muhummed Mustafa ona yanında yer ayırdı, yüzüne tebessümle baktı. Belki az zaman yaşadı dünyada ama çok şeylere imza attı. Çok dualar aldı. Din görevlilerinin sosyal ve özlük haklarının gelişip düzelmesinde katkısı oldu. Son on yılın siyasi iktidarı da Ahmet YILDIZ’ın gayretlerine uygun hizmet politikası belirlemişti ki hedefler örtüştü ve böylece din görevlilerinin menfaatine dönüştü.
Ahmet YILDIZ, Diyanet SEN’in “YILDIZI”ydı. Onunla birlikte sendikadan bir “YILDIZ” kaydı. Ruhu şad olsun. Geride hizmetler ve bir çok “YILDIZLAR” bıraktı. Geride bıraktığı yıldızlar din görevlilerinin önünü aydınlatacak ışık gücüne sahiptir. Kendisinden sonraki süreçte de geride bıraktığı yıldızlar Diyanet Sen marifetiyle din görevlilerine ışık oldu bundan sonra da olacaklar. Allahtan kendisine rahmet, ailesine sabır, geride bıraktığı sendika yıldızlarına da başsağlığı diliyorum.
Merhum Genel Başkanımız Ahmet Yıldız için Samsun Olay Gazetesi Köşe Yazarı Sami Kesmen'in yazısı...