Genel Haberler
Darbelerin En Kirlisi 28 Şubat'tır
Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, TV5’te yayınlanan Kadir Öztürk'ün sunduğu "Günden Yansıyanlar" programında 28 Şubat Davası ve Bangladeş'teki idam kararını değerlendirdi.
Memur-Sen
Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, TV5’te yayınlanan Kadir Öztürk'ün sunduğu "Günden
Yansıyanlar" programında 28 Şubat Davası ve Bangladeş'teki idam kararını
değerlendirdi. Genel Başkan Gündoğdu, İsmail Hakkı Karadayı’nın sözlerinin kabul
edilemez olduğunu, o dönemde gerçekleşen olayın bal gibi bir darbe olduğunu
söyledi ve bunun da mutlaka hesabının verilmesi gerektiğini söyledi.
Bütün
darbelerin kirli olduğunu ama bunların en kirlisinin 28 Şubat postmodern darbesi
olduğunu ifade eden Gündoğdu şunları kaydetti: "Darbe kavramına baktığımız
zaman, eğer 28 Şubat darbe değilse, Türkiye’de hiç darbe yapılmadı demek de
mümkün olabilir veya bütün darbeler kirlidir, ama bunların en kirlisi de
postmodern 28 Şubat darbesidir. Bugünkü Karadayı’nın ifadesinde sığınmaya
çalıştığı şey, o günkü Başbakanımız merhum Erbakan’ın Türkiye sevgisinin, o
bürokratik oligarşinin oyunlarını, halkı birbirine düşürecek, darbelerinin
ikinci-üçüncü aşaması olarak Türkiye’yi kaosa sürükleyecek oyunlarını bozmasını
bugün sanki onların yaptığı şeyin darbe olmadığına yorar gibi bir konuya
getirmişler. İşte tam da bu açıdan konuya yaklaşmak lazım ve bu 28 Şubat darbe
davasını tutuklu 5, tutuksuz yargılanan onlarcasının yanına hiç davet edilmeyen
medya ayağı, beşli çete, sendika ayağı, patronlar, bunlar dahil edilmesi lazım.
Biz bundan bir önceki süreçte Balyoz planı kararlarına tanıklık ettik, yani
yargı Balyoz Planına karışanları mahkum etti. Her biri 30 yıl, 40 yıl, ömür
boyu. Balyoz Planı neydi? Darbeye teşebbüstü. Darbeye teşebbüs bu kadar
anayasada ve yasamızda hukuk devleti adına cezayı gerektiriyorsa, darbeyi
yapanların ne kadar ceza alması gerektiğini ben vicdanlara havale
ediyorum."
İNANÇ
HÜRRIYETINI ÇALMAKTAN DAHA BÜYÜK HIRSIZLIK MI VAR
28
Şubat Davası'nda mahkemede Kemal Gürüz ile aralarında geçen diyaloğu da dile
getiren Gündoğdu, "28 Şubat Davası'nın birinde mahkemeye ara verildiğinde Kemal
Gürüz yanımıza geldi. Şeref Malkoç Beyle beraberdik. Kemal Bey arkadaşımız
Şeref'i de daha önceden tanıyormuş. Böyle ben ne yaptım ki, çalmadım çırpmadım,
hatta ben Trabzon’da Rektörken üniversitenin camisini bile tamir ettim demeye
başlayınca, dedim Sayın Gürüz; onbinlerce kızın geleceğini, rüyasını,
ideallerini, eğitim hakkını, inanç hürriyetini çalmaktan daha büyük hırsızlık ne
olabilir? Dolayısıyla, bunlar yavuz hırsız misali ev sahibini suçlu çıkarmak
için uyanıklık yapıyorlar" ifadelerini kullandı.
PAŞALAR
ASKERDİR VE HUKUK DEVLETININ EMRİNDEDİR
28
Şubat sürecinin bir darbe süreci olduğunu, 28 Şubat Darbesi'nin başında da
paşaların olduğunu kaydeden Gündoğdu, "28 Şubat süreci bir darbe sürecidir.
Darbenin başında bu paşalar vardı. Paşalar askerdir, devletin memurudur,
devletin memuru Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, hukuk devletinin emrindedir,
siyasetin emrindedir. Siyasetçilere hakaret etmiş, bunların bir başka versiyonu
da yine Başbakanımıza o zaman hakaret etmemiş miydi? Onlar bugün Erbakan
Hocamızın hoşgörüsüne sığınmaya kalkışarak bir medet umma arayışındalar. Ama
onların yaptığı en büyük zulüm başta başörtülü kızlara ve Erbakan Hocama
olmuştur. İşte YAŞ kararıyla savunma hakkı bile, yani Peygamber ocağından
Mehmetçiğin eşi başörtülü olduğu için atan bunlar değil mi? Evrensel hukukun
savunma hakkını bile vermeden yargısız infaz yapanlar şimdi pişkinlik
yapıyorlar. Eğer Türkiye hukuk devleti ise ki böyle olmasını umuyorum, böyle
olduğuna inanıyorum, bilhassa referandumdan sonraki süreci böyle okuyorum"
değerlendirmelerinde bulundu.
REFERANDUMLA
DARBECILERIN İSTEDİĞİ DEVLETE SON VERILDI
Referanduma
kadar darbecilerin istediği devlet hakim olduğunu kaydeden Gündoğdu, "Devlet,
bürokratik devlet olunca, derin devlet olunca, jakoben devlet olunca bu darbeler
oluyordu. Şimdi referandumda, 2010 yılında milletin ülkesi ve devletiyle
bölünmez bütünlüğüne geçmiştir. Şunu söylüyorum: Derin devletin milletinden
derin milletin devletine geçtik, artık hukuk devletinin gereği, o gün kim ne
yanlış yapmışsa hukuk önünde bunun cezasını çekmelidir. Ama yanlış yapmadığı
halde suçsuz olarak içeride olan ya da salıverilmiş olarak yargılananlar varsa,
elbette onlarla ilgili bir husumet, bir kin, bir şey istiyor değiliz. Ama eğitim
hakkını, siyaset hakkını, çalışma hakkını, ideal hakkını, doğuştan gelen mal
emniyeti, can emniyeti, din emniyeti, nesil emniyeti gibi bütün bunları gasp
edenlerin bugünkü serzenişlerini hukuk devletinin dikkate almaması lazım"
şeklinde konuştu.
MILLETE
RAĞMEN BEDEL ÖDETENLERİN HAK ETTİĞİ BEDELI GÖRMESI
LAZIM
Rahmetli
Erbakan hayatta olsaydı asla Silahlı Kuvvetlerde Anayasa gereği görevi güvenlik
olması gerekenlerin siyasete soyunmalarına razı olmayacağını kaydeden Gündoğdu
şunları kaydetti: "Askeri ikiye ayırmak lazım. Bir; milletin vergisiyle milletin
emrinde olan asker, şu andaki asker bu, genelkurmay bu. Bundan milletin bir
rahatsızlığı yok. Hocam da yaşasaydı, askerin kendi alanında iş yapıyor
olmasından rahatsızlık duymazdı. Ama devletin kendisine verdiği görevi, milletin
vergisiyle devletten aldığı maaşı, başbakanları emrine alarak, brifing
alarak-brifing vererek, medya patronlarının pijamayla Başbakan karşıladığı
günleri düşündüğümüzde asker ikiye ayrılır. Bir; milletine ihanet eden asker.
İki; milletinin emrinde olan asker. Evet Hocam yaşasaydı, milletinin emrinde
olan askere, Silahlı Kuvvetlere karşı olmazdı. Ama Hocam eşiyle birlikte bir
ilimize gittiğinde orada en asgari insan hakkı nezaketini bile göstermeyen, bu
milletin kendisine verdiği paşalık apoletiyle, üniformasıyla bu milletin seçtiği
Başbakana hakaret edenleri Başbakanımız Erbakan yaşaydı kucaklardı demek,
Erbakan’ın verdiği mücadeleye inanmamak, kavramamak, aklının bunun kavrayamaması
ve zekasının buna yetmemesi demektir. Onun için iki kere iki kaç eder demişler
uyanık esnafa, alırken mi, satarken mi demiş. Hocam vefat etti, hukuk yaşıyor.
Hocamın mirası yaşıyor, Hocamın o gün neler çektiğini bu millet biliyor, biz de
biliyoruz, dolayısıyla millet adına iş yapıp da millete rağmen bedel ödetenlerin
bugün hak ettiği bedeli görmesi lazım."
BANGLADEŞ'TE
TÜRKIYE'NIN 28 ŞUBAT'I YAŞANIYOR
Bangladeş’teki
Cemaat-i İslami Genel Sekreter Yardımcısı Abdülkadir Molla’nın idam edilmesiyle
ilgili bir durum hakkında da değerlendirmelerde bulunan Gündoğdu şunları
kaydetti: "Bangladeş’te Türkiye’nin 28 Şubat’ı yaşanıyor. Menderes’in asıldığı
dönemler yaşanıyor, 12 Eylül yaşanıyor. 12 Eylül, 28 Şubat, 60 darbesi
yaşandığında sosyal medya bu kadar gelişmiş değildi şimdi dünyanın her yerinde
bu yaygın. Birkaç gündür sosyal medyanın ve Türkiye’nin de içinde bulunduğu
siyasetin, Dışişleri Bakanımızın bir girişiminin olduğunu biliyoruz. Ama
darbecilerin ahlakı aynıdır ister Suriye diktatörü, ister Bangladeş cuntası,
ister Myanmar cuntası, ister Mısır Sisi’si, isterse Türkiye’nin 28 Şubat’taki
Sisi’leri. İnşallah hala karar alınmasına rağmen umut var, çünkü sonucun ne
olacağı, değişebileceği ihtimali, inancı var. "
BIR
ABDÜLKADIR ÖLÜR AMA YÜZ BINLERCESI DIRILIR VE
YAŞAR
Dünya'nın dört bir yanında Müslüman'lara
yapılan zulümler karşısında Memur-Sen'in duruşu hakkında açıklamalarda bulunan
Gündoğdu, "Memur-Sen olarak karşı koyuşumuzla Hazreti İbrahim’in ateşine su
taşıyan kargaları boykot ettik. Odun taşıyan kargaları boykot ettik, su taşıyan
serçe misali tarafımız belli olsun dedik. Memur-Sen olarak taraf oluşumuzla
Abdulkadir Molla hakkında verilen idam kararı hakkında da çağrıda bulunuyoruz.
Bu idam kararından bir an önce vazgeçilmesi gerekir. Aksi takdirde bu idam
kararından vazgeçilmezse bir Abdülkadir ölür yüz binlercesi dirilir ve yaşar.
Artık bugün Mısır Adeviye Meydanındaki gençlerin darbelere karşı dik duruşu
Batı’nın demokrasi tanımında, insan hakları tanımındaki çifte standardının,
acıkınca putlarını yediğinin kamuoyuna haykırışıdır ve yeni demokrasi tanımının
da Adeviye Meydan’ından yükselişidir. Eskiden olduğu gibi şu ülkeler, bu ülkeler
demiyoruz hangi ülke olursa olsun her türlü darbeye karşı olan evrensel ahlakı
önemsemiş, insanlığın bir araya gelmesi gerekir. Ben bu idam engellenir ya da
engellenmez bunu bilmiyorum ama bu idamın hukuksuzluğu üzerinden oluşan dünya
vicdanın bundan sonra çok daha önemli işler yapacağı inancındayım" ifadelerini
kullandı.
Genel Haberler
- Genel Başkan Yıldız’ın Katılımı ile Adana İl Divan Toplantısı Gerçekleştirildi
- 2024 Yılı KİK Görüşmelerinin İkincisi Gerçekleştirildi
- Diyanet İşleri Başkanlığı Merkez Birimleri Arası Futbol Turnuvası Başladı
- Cumhuriyet Bayramımız Kutlu Olsun!
- Emekli Kamu Görevlilerinin Örgütlenme Hakkı Paneli Gerçekleştirildi
- Diyanet-Sen 50. Başkanlar Kurulu Sonuç Bildirgesi
- Diyanet-Sen 50. Başkanlar Kurulu Mersin’de Gerçekleştirildi
- Diyanet-Sen’den Yine Bir Hukuk Zaferi…
- Genel Başkan Yıldız: Sendikacılığa Yeni Bir Tarz ve Soluk Getirdik
- Kararlı Mücadelemiz Sonuç Verdi, Servis Hizmeti Geri Geldi
- Yıldız: Amacımız Din Görevlilerinin Emeğinin Değerini Yükseltmek
- Aday Din Görevlisinin Sözlü Sınavda Başarısız Sayılmasına Mahkeme Dur Dedi
- Diyanet-Sen Kronikleşmiş Sorunları Çözüme Kavuşturdu
- İstanbul’dan Soykırıma Lanet, Direnişe Bin Selam
- Yıldız: Sorunu Bilmeden Çözüm Üretemezsin
- Yıldız: Türkiye’nin Her Köşesinde Devletin Birer Elçisi Olarak Görev Yapmaktayız
- Camiler ve Din Görevlileri Haftamız Kutlu Olsun
- Yıldız: Camiler ve Din Görevlileri Haftası’nın Odak Noktası Din Görevlileri Olmalıdır
- Yıldız: Diyanet-Sen Varsa Çözüm Var, Kazanım Var…
- Yıldız: Camiler ve Din Görevlileri Haftası’nda Odak Noktası Din Görevlilerimiz Olmalıdır
- DİB Başkanı Erbaş'a Din Görevlilerinin ve Merkez Taşra Teşkilatının Sorunları İletildi
- Genel Başkan Yıldız İçişleri Bakan Yardımcısı Turan’ı Ziyaret Etti
- Genel Başkan Yıldız TV 5’in Canlı Yayın Konuğu Oldu
- KAMUOYUNA DUYURU!
- Yıldız: Yeni Ufuklara Kararlı Adımlarla Yürüyoruz