Bartın İmamlarından Dayanışma Çağrısına Anlamlı Cevap

Vefa Destek Gruplarında özveriyle çalışan Din Görevlileri aynı zamanda Milli Dayanışma Kampanyasına 40 Bin TL destekte bulundular.

Din görevlilerinden örnek bağış

Onlar Corona salgınının başladığı ilk günden bu yana sokaktalar. Bir çok kesim tarafından eleştirildiler. Kurgulanmış saldırılarla onları itibarsızlaştırmak isteyen karanlık odaklar boş durmayıp dillerinden irin akıttılar ama onlar kendilerine yakışanı yapıp milli şuur etrafında birleştiler.

Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde görev yapan Din görevlileriyle bir söyleşi gerçekleştirdik.

Diyanet-Sen Bartın Şube Başkanı Sefai Albayrak sorularımıza içtenlikle cevap verirken tek dilekleri olan sloganla başladılar. 

Albayrak ‘YETER Kİ İNSANLIK YAŞASIN’

Bizler Bartın’da görev yapan Diyanet-Sen üyeleriyiz. Camilerimizin yetim kaldığı bu günlerde, bizlerde milli şuur etrafında birleşip üzerimize düşeni yaptık. Hem vefa destek gruplarında görev aldık. Hem de Cumhurbaşkanımızın çağrısına uyarak ekmeğimizi bölüştük. Kar topu etkisi yapan bu çalışma ilimizde şu an 40 Bin TL civarında destek buldu. Çalışmalarımız büyük bir hızla devam etmektedir diyen Diyanet-Sen Bartın Şube Başkanı Sefai Albayrak

Dünya Türkiye’nin yüreğini konuşurken, Avrupa birliğinin yapamadıklarını yapan bir ülke halini almışken, kardeşliğin sınır tanımaz bir boyutta olduğunu dünyaya ilan etmişken, kendimizi evlerimizde hesaba çekerken, nelerin doğru, nelerin yanlış yapıldığını sorgulama imkânı bulmuş, dünü, bugünü ve yarını düşünürken, elimizde kalanın kardeşlik olacağı sonucu çıkarıp üzerimize ne düşüyorsa, yapmaya hazırız dedik.

Dünyaya saldırı, insanlığa saldırı hiç bu kadar hızlı ve evrensel bir hal almamıştı. Dün farklı yerlerden gelen düşman saldırıları karşısında adresler belliyken, bugün yaşanan saldırı bütün dünyayı hedef almakta. Çözümü bütün dünyayı ilgilendirmekte.

Devletlerin ortak bir düşmanı var. Milletler birbirine mahkûm. Ortaya konan çözüm yolları sadece bir ulusun menfaatlerini gözetmiyor. Fakat her devletin içindeki strateji devletin birliğini, dirliğini gösteriyor. Türkiye bu salgın karşısında ciddi bir gayret sarf ediyor. İlmi anlamda yapılan çalışmaları dini anlamda dualar destekliyor. Tıpkı geçmiş yıllarda harp meydanlarında verilen mücadeleye dualarıyla eşlik edenler gibi. Tıpkı çorbada tuzum olsun derdiyle cepheye mermi taşıyan, askerin çorabını ören, yarasını saran gönüllüler gibi ulusal bir mücadele söz konusu. İşte bizler bu mücadeleyi seyretmek yerine, mücadeleye dahil olmayı her zaman bir şeref olarak gördük.

Bundan birkaç yıl önce belli olan düşman karşısında selalarla toplumu ayakta tutmaya çalışan Din görevlileri, bugün yine aynı hassasiyetle minarelerden dualar yükseltiyor. Halkın evlerinden eşlik etmesi aynı sesin daha gür çıkmasını sağlıyor.

Camilerin yetim kalması, Kabenin taaftan mahrum edilmesi karşısında buruk bir hissiyatla yeniden diriliş ve yeniden kabul edilişin nidaları yükseliyor. Dünya tıp ilminin müjdeyi vermesini beklerken, ilim ehli manevi yakarışlarda birleşiyor.

Kardeşlik, insanlık renklere, tenlere takılmadan hep birlikte mücadele veriyor. Dünyanın birçok yerinde herkes kendi inancına göre dualarda bulunuyor. İslam dünya sahnesine yeni bir soluk getiriyor. Almanya sokakları ezanlarla inliyor. İtalya’da dini İslam olmayan kişiler Müslümanların duasına eşlik ediyor.

Devletlerin salgına karşı olan tutumu irade ve inançla birleşiyor. Sabır evrensel bir meziyet halini alıyor. Temizlik imanın şartlarından biriyken Dünyanın en büyük önceliği arasına yükseliyor.

Müslüman fıtratının ana maddeleri bütün dünyanın yaşam şartları halini alıyor. Ve bu güne kadar kıymet bilmediğimiz selam, kıymet bilmediğimiz kucaklaşma, kıymet bilmediğimiz sılai rahim hasret duyduğumuz bir esaretle bizi derinden düşündürüyor.

Büyüklerimize karşı duymamız gereken saygı ve gösgörü onları herşeyden koruma dürtüsü bu salgınla yeniden yeşeriyor. Kaybetme korkusu analarımı, babalarımızı tekrar hatırlatıyor değer bilmeyene değer bilmesi gerektiğini öğütlüyor.

Tabiatın, güneşin. Yağmurun ne kadar değerli olduğunu, evlerimizi, bahçelerimizi, hayvanlarımızı ne denli gözetmemiz gerektiğini büyük bir özlemle tekrar gün yüzüne çıkarıyor. Ve Yaratıcının yarattığı bütün güzelliklere evlerimizin küçük pencerelerinden hasret yağdırılıyor.

Bütün bunlar yaşanırken dışarda güzel şeylerde oluyor. Din görevlileri kapı kapı gezip yaşlılarımıza hizmetkâr oluyor. Vefa sadece devletin kurduğu bir telefon hattından daha ötesi olabiliyor.

Geçmişte ortaya koydukları tavırla insanlığın yaşaması için mücadele veren Din gönüllüleri bugün aynı mücadeleyi aynı azimle gösteriyor.

Eleştirilmenin, küfürlerin haysiyet cellatlığının birileri tarafından durulmadığı bu günlerde dahi, Din görevlileri cahillerin yaptığına kulaklarını tıkayıp islamın emrettiklerinde birleşiyor.

Artık gün bir olma günüdür. Artık gün bakış açılarının farklılığında değil, tek amaç etrafında birleşme günüdür. İslamı yaşa ki din yaşasın, islamı yaşa ki insanlık yaşasın düsturu etrafında birleşiyor.

Hz. Mevlana'nın, "Ümitsizliğin ardından nice ümitler var. Karanlığın ardından nice güneşler var" söylemi Dünyaya yeni bir bakış açısı getirirken içimize birlik tokumları saçıyor.

Bizler sivil toplum örgütü olarak insanlığın yaşaması adına elimizden gelenin fazlasını yapmaya hazırır. Bizler Diyanet-Sen ailesi olarak bu kötü günlerin geçmesi için dua ile, mücadele ile sorumluluk almaya her kapıya bir hizmetkar olmaya hazırır. Yeter ki insanlık yaşasın. 

Bizler teşkilatımızla birlikte üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmeye çalışıyoruz. Eleştirmek kolaydır, biz inşa etmek için emek veriyoruz. Çocuklarımızdan, gençlerimize, yaşlılarımıza herkes gücü yettiği şekilde bu mücadeleye destek veriyor. Bizler birliğin, dirliğin verdiği güçle bu belanın da üstesinden geleceğiz. Cumhurbaşkanımızın çağrısına aynı şiddetle cevap veren başta Bartın’da görev yapan bütün Din görevlilerimize en kalbi şükranlarımızı sunuyoruz. Bu mücadelenin en iyi örneğini verdikleri için kendilerine teşekkür ediyoruz.