İzmir2
15 Temmuz’da Sala Veren Müezzini Darp Edenlerin Serbest Kalması Protesto Edildi
Memur-Sen İzmir İl Temsilciliği, 15 Temmuz gecesi Narlıdere'de sala okuyan müezzini darp edenlerin mahkemece serbest bırakılmasını olayın yaşandığı Kutlu Yalvaç Camii önünde düzenledikleri basın açıklaması ile protesto etti.
Memur-Sen İzmir İl Temsilciliği, 15 Temmuz gecesi Narlıdere'de sala okuyan müezzini darp edenlerin mahkemece serbest bırakılmasını olayın yaşandığı Kutlu Yalvaç Camii önünde düzenledikleri basın açıklaması ile protesto etti
15 Temmuz darbe girişiminde İzmir'in Narlıdere ilçesinde sala okuduğu gerekçesiyle darp edilen Kutlu Yalvaç Camii müezzini Mehmet Kuzgun'a saldıran 4 sanığın serbest bırakılmasına Memur-Sen İzmir'den sert tepki geldi. Sendika yetkilileri, düzenledikleri basın açıklamasıyla kararı protesto etti, saldırganları lanetledi.
Olayın yaşandığı Kutlu Yalvaç Camii önündeki basın açıklamasına, Memur-Sen İzmir İl Temsilcisi Ali Musa Bina, AK Parti Narlıdere İlçe Başkanı Aslan Bilgi, Memur-Sen'e bağlı sendika başkanları, sivil toplum örgütü temsilcileri ve Memur-Sen üyeleri katıldı. Memur-Sen adına basın açıklamasını okuyan Başkan Ali Musa Bina, "Darbe girişimi gecesi, bu vatan için ölümü göze alarak meydanları dolduran bizler, devlet ve millet olarak darbecilerle, darbeye destek verenlerle mücadele ederken, bu kişileri adeta ödüllendiren mahkeme kararını doğru bulmuyor, içimize sindiremiyoruz" dedi.
Bina, basın açıklamasında şu ifadelerde bulundu:
Milletten yana durdular
"Fethullahçı Terör Örgütü'nün 15 Temmuz darbe girişiminde, din görevlilerimiz ülkemizin tamamında milletten yana irade ortaya koyarak camileri açıp salalar okudu. Bu salalarla milletimizi işgal girişiminden haberdar ettiler, bilinçlendirdiler, darbeye karşı durmaya, birlik ve beraberliğe davet ettiler. Meydanlardaki vatan ve millet sevdalıları, canlarını ortaya koyup darbecilere karşı koyanlar, bu salalardan güç aldılar. Ülkemizi bölmeye yönelik melun işgal girişimine karşı, İzmir’deki din görevlilerimiz de aynı iradeyi ortaya koydu.
Ancak Torbalı, Urla ve Narlıdere’de bazı din görevlilerimiz, kendini bilmez kişi ya da kişilerin hakaretlerine ve fiziksel saldırılarına maruz kaldı. Narlıdere Kutlu Yalvaç Camii müezzini Mehmet Kuzgun da o gece diğer vatan sevdalısı meslektaşları gibi görev yaptığı camiye gelmiş, sala okumuş ve hem vatanına milletine karşı görevini ifa etmiş, hem de Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kendisine tevdi ettiği görevi yerine getirmiştir. Fakat bu vazifesini yaptığı sırada, çevredeki bazı kişilerin sözlü ve fiili saldırısına maruz kalmıştır.
Bugün burada, Vatan sevdalısı din görevlisi Mehmet Kuzgun’un şahsında, o gece görevlerini yaptıkları için harekete uğrayan, tartaklanan, şiddete maruz kalan bütün din görevlilerimizin yanında olduğumuzu göstermek, onlara minnet ve şükran duygularımızı ifade etmek ve bu vandallığı yapan darbe yanlılarının tahliye edilmelerini protesto etmek için toplanmış bulunmaktayız.
Vicdanımızı derinden yaraladı
'Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme', 'Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme' ve 'devlet memuruna hakaret ve görevini yapmasına engel olma' suçlamalarıyla yargılanan saldırganların mahkeme tarafından serbest bırakılması, milletimizin vicdanını derinden yaralamıştır. Darbe girişimi gecesi, bu vatan için ölümü göze alarak meydanları dolduran bizler, devlet ve millet olarak darbecilerle, darbeye destek verenlerle mücadele ederken, bu kişileri adeta ödüllendiren mahkeme kararını doğru bulmuyor, içimize sindiremiyoruz. Bu nasıl bir hukuk anlayışıdır, anlamakta güçlük çekiyoruz. 241 şehidimizin ve 2000’i aşkın gazimizin kanı henüz kurumamışken, yetkililere; bu saldırganların, milletimize kurşun sıkanlardan ne farkı var, diye sormak istiyoruz.
Bu kararları veren yargı mensupları, mahalle baskısından mı yoksa bazı gazetelerin manşetlerinden mi korkuyorlar? Yoksa yargıçlarımız, büyük bir cesaretle vatanı için kurşunlara, tanklara yürüyen millet adına karar verdiklerini unutuyorlar mı?
15 Temmuz bir işgal girişimiydi
İzmir’in düşman işgali altında olduğu yıllarda, milleti birlik ve beraberlik içinde tutmak için camilerimizden salalar verildiğini, dedelerimizin tanıklıklarından ve tarih kitaplarından çok iyi biliyoruz. 15 Temmuz’da yaşananlar da bir işgal girişimiydi. Ve müezzinlerimiz, bu bilinçle yine vatanın bağımsızlığı ve milletin özgürlüğü için canlarını ortaya koyup camilere koştular. Camilerden yükselen ezan ve sala seslerine tahammül edemeyen, belki de darbe başarılı olsaydı sevinecek olan, demokrasi bilincinden yoksun, milletine tepeden bakan, milletimizin değerlerine ve tarihine yabancılaşmış, bu milletin bir ferdi olmayı başaramamış saldırganlar, kesinlikle bizim medeniyetimizin çocukları olamazlar. İşgal güçlerini destekleyenlere, bu memleketin evladı olarak bakabilir miyiz? Hiçbir Müslüman, camide ezan veya sala okuyan müezzine saldırmaz, saldıramaz. Yüzde 99’u Müslüman olan bir ülkede saladan rahatsızlık duyanlar, bu topraklardan nasibini alamamış zavallılar olarak görülmelidir.
Saldırganları lanetliyoruz
Bizler, işgal girişimine karşı milletimizin ortaya koyduğu destansı mücadeleye şahitlik ettik ve bunun bir parçası olmaya gayret ettik. Bu toprakların insanlarının mücadelesi Yenikapı'da yeni bir ruh ortaya çıkardı. Burada ortaya çıkan milli birlik ve beraberlik ruhunun toplumun bütün kesimlerine hakim olduğunu görüyoruz. Yaptığımız işlerde de bu ruha destek vermeye azami gayret gösteriyoruz. Nasıl ki İstanbul'da şortlu kadına saldıranı lanetlediysek, din görevlilerimize saldıran işgal yanlılarını da lanetliyoruz.
Ülkemizin birliğinin sembolü olan bayrağımıza, camilerden yükselen ezan ve salalara yapılan hakaretler karşısında, kimse bizden susmamızı beklememelidir. Çünkü Çanakkale’de ve Kurtuluş Savaşı’nda yedi düvele karşı da aynı tepkiyi verdik. Bugün uluslararası işgal girişiminin yerli işbirlikçilerine de aynı tepkiyi veriyoruz. Bu aziz vatan, bayrak inmesin, ezanlar susmasın diye şehit olanların bizlere mirasıdır. Bu topraklarda ezanları ve salaları susturmaya kimsenin gücü yetmez.